Kahve, sabah ritüellerimizin vazgeçilmezi, ofis molalarının bahanesi, sosyal hayatın sessiz ortağı… Ama sadece bir içecek değil. Aynı zamanda dünya genelinde en çok ticareti yapılan tarımsal ürünlerden biri. Her yıl 11 milyon tonun üzerinde kahve üretiliyor ve bu üretim, tüketici düzeyinde 200 milyar ABD dolarını aşan devasa bir gelir yaratıyor.
Bu dev sektörün %80’inden fazlası küçük aile çiftlikleri tarafından yürütülüyor. Yani milyonlarca insanın geçim kaynağı doğrudan bu bitkinin toprakla buluşmasına bağlı. Elbette kahvenin değeri yalnızca ekonomik değil; yüzyıllardır farklı kültürlerde kendine has ritüeller, alışkanlıklar ve sosyal bağlamlar yaratmış durumda.
Son yıllarda ise küresel kahve piyasasında dikkat çekici bir gelişme var: Talep, üretimi geçmeye başladı. 2023 itibarıyla tüketim arzı aştı ve bu da fiyatlarda yükselişe neden oldu. Arz sıkıntıları, iklim krizinin de etkisiyle daha belirgin hale geliyor.
Bu büyük tabloda Endonezya’nın yeri özel. Çünkü kahve onun için sadece bir ürün değil, tarihsel bir kimlik. 18. yüzyıldan bu yana kahve üretip ihraç eden Endonezya, bugün dünyanın en büyük dördüncü kahve üreticisi. 2024/25 sezonunda ülke yaklaşık 10,9 milyon 60 kg’lık çuval (yaklaşık 654 bin ton) kahve üreterek küresel üretimin %6’sını tek başına üstlendi.
Dahası var: Endonezya, hem Arabica hem de Robusta üreten az sayıdaki ülkeden biri ve dünya kahve ihracatının yaklaşık %5’ini karşılıyor. Java adasının adı zaten kahveyle özdeşleşmiş durumda. Sumatra ve Sulawesi gibi bölgeler ise kendilerine özgü tat profilleriyle kahve meraklılarının radarında.
Bu dosyada, Endonezya’nın küresel kahve endüstrisindeki yerine daha yakından bakacağız. Tarihsel köklerinden coğrafi çeşitliliğine, üretim süreçlerinden ihracat verilerine, iç pazar dinamiklerinden küresel rekabetteki stratejilerine kadar detaylı bir analizle karşınızdayız.
Kahvenin Endonezya’daki yolculuğu bir sel felaketiyle başlıyor. 1696 yılında Hollandalılar Yemen’den getirdikleri ilk Coffea arabica fidanlarını bugünkü Cakarta’ya (Batavya) dikiyor ama sel yüzünden hepsi gidiyor. Ama Hollandalılar vazgeçmiyor. Üç yıl sonra, 1699’da yapılan ikinci denemede kahve Java’da tutunuyor ve 1711’de ilk ihracat Hollanda Doğu Hindistan Şirketi (VOC) aracılığıyla Avrupa’ya yapılıyor.
18. yüzyıl boyunca Java kahvesi Avrupa’da adeta bir yıldız gibi parlıyor. Öyle ki, 1720’lere gelindiğinde Arabistan ve Habeşistan (Etiyopya) dışında büyük ölçekli kahve üreten ilk bölge Endonezya oluyor. 18. yüzyılın sonuna gelindiğindeyse, Hollanda Doğu Hint Adaları (bugünkü Endonezya), dünya kahve arzının başlıca kaynağı hâline geliyor. Ta ki Brezilya 1840’larda devreye girene kadar.
Ama bu başarı, yerli halk için bambaşka bir anlam taşıyordu. VOC ve ardından gelen Hollanda sömürge yönetimi için kahve büyük bir servet kaynağıydı, fakat bu servet sömürüyle geliyordu. 1830-1870 yılları arasında uygulanan Kültür Sistemi (Cultuurstelsel) kapsamında köylüler kahve ve diğer nakit ürünleri belirlenen kotalarla yetiştirip vergilendirme yerine devlete vermek zorundaydı. Bu uygulama özellikle Batı Cava, Batı Sumatra ve Güney Sulawesi’de kahve üretimini artırdı ama halk arasında kıtlık ve yoksulluk yarattı. Bu adaletsizlik, Multatuli’nin (Eduard Douwes Dekker) 1860 yılında yazdığı Max Havelaar romanına bile konu oldu – ve Hollanda kamuoyunda büyük yankı uyandırdı.
19. yüzyılın ikinci yarısında kahve üretimi devlet tekellerinden özel plantasyonlara doğru kaymaya başladı. Arabica üretimi Sumatra, Sulawesi, Bali ve Timor gibi adalara yayıldı. Ancak 1876’da her şey değişti: Kahve yaprak pası hastalığı (Hemileia vastatrix), Java’daki Arabica ağaçlarını adeta biçti. Çözüm, daha dayanıklı olan Robusta türünü (Coffea canephora) 1900 yılında Doğu Java’ya getirmek oldu. Bu yeni tür, alçak rakımlarda daha dayanıklıydı ve hızla yayıldı. 1920’lere gelindiğinde Robusta, Arabica’nın yerini almıştı ve Sumatra Java’yı geçerek üretimin merkezi hâline geldi.
1945’te Endonezya bağımsızlığını ilan ettiğinde, geriye kalan miras sadece kahve ağaçları değil, büyük Hollanda plantasyonlarıydı. 1950’lerde bu plantasyonlar millileştirildi ve Java’daki üretim alanları PTPN (Perkebunan Nusantara) adıyla devlet çiftliklerine dönüştürüldü. Zamanla daha verimli Arabica çeşitleri (örneğin Hibrido de Timor, Linie S hibritleri) dikildi ve bu türler küçük çiftçilere de yayıldı. Bugün Endonezya’daki kahve arazilerinin %98’inden fazlası 1–2 hektarlık küçük aile çiftlikleri tarafından yönetiliyor. Bu dönüşüm sektöre demokratik bir yapı kazandırsa da standardizasyon ve sürdürülebilir arz açısından bazı sorunları beraberinde getirdi.
1960’lardan itibaren kahve üretimi istikrarlı şekilde artsa da, büyüme hızı diğer tarımsal emtialara göre daha yavaştı. Özellikle son 20 yılda kahve, palmiye yağı ve kauçuk gibi yüksek getirili ürünlerin gölgesinde kalmaya başladı. 2000’lerde bazı büyük kahve alanları palmiyeye dönüştürüldü. 2004’te 1,3 milyon hektar olan kahve ekim alanı, 2023’te 1,27 milyona geriledi. Kahvenin tarımsal GSYİH içindeki payı 10 yılda üçte iki azaldı.
Ancak bu düşüşe rağmen “Java” ve “Sumatra” gibi isimler kahve literatürünün yapıtaşları olarak yaşamaya devam etti. Mocha-Java harmanları yüzyıllardır fincanlarımızda. Günümüzde ise Endonezya kahvesi bir yandan geleneksel mirasını (örneğin Kopi Luwak gibi ikonik ürünler) yaşatırken, diğer yandan yeni nesil kahve hareketlerine entegre olmaya çalışıyor.
2008’de kurulan Endonezya Nitelikli Kahve Birliği (SCAI), üçüncü dalga kahve akımıyla birlikte yerel kahvelerin markalaşması için önemli adımlar attı. Hükûmet, belirli bölgelerin kahvelerini Menşe Adı (Coğrafi İşaret) ile tescillemeye başladı. 2020’de 32 olan tescilli kahve sayısı, 2025 itibarıyla 54’e ulaştı: 26 Arabica, 24 Robusta, 3 Liberika ve 1 Excelsa.
Bu uzun yolculuk, Endonezya’nın kahveyle olan ilişkisinin hem tarihsel hem kültürel hem de ekonomik olarak ne kadar köklü ve değişken olduğunu gösteriyor.
Endonezya’da kahve üretimi, tek bir bölgeye sıkışmayan, adalara yayılmış zengin bir coğrafyanın işidir. Bu ülke, adeta kahveyle örülmüş bir takımada gibi: Sumatra, Java, Sulawesi, Bali, Flores ve Papua gibi farklı adalar, kendi özgün mikroklimatik koşullarıyla hem Arabica hem Robusta üretimine ev sahipliği yapıyor.
Ülke genelinde yaklaşık 1,2 milyon hektarlık alanda kahve yetiştiriliyor. Bunun üçte ikisi sadece Sumatra’da yer alıyor. Güney Sumatra, Lampung, Aceh ve Kuzey Sumatra gibi bölgeler, hem ekim alanı hem de üretim hacmi bakımından öne çıkıyor. Güney Sumatra ve Lampung gibi alçak rakımlı bölgeler daha çok Robusta üretirken, kuzeydeki dağlık alanlar kaliteli Arabica kahveleriyle biliniyor. Gayo, Mandheling, Lintong gibi isimler artık dünya kahve sahnesinde kendine sağlam yer edinmiş durumda.
İl (Bölge) | Ekim Alanı (hektar) | Üretim (ton) |
Güney Sumatra | 267.200 | 198.000 |
Lampung (Sumatra) | 155.200 | 108.100 |
Aceh (Sumatra) | 114.000 | 71.100 |
Kuzey Sumatra | 98.600 | 87.900 |
Bengkulu (Sumatra) | 91.200 | 55.000 |
Tüm Endonezya | 1.268.900 | 760.200 |
Tablo 1: En büyük kahve ekim alanına sahip beş Endonezya ili ve 2023 yılı kahve üretim miktarları (Kaynak: BPS, Endonezya İstatistik Kurumu).
Java Adası ise hem tarihsel hem de tarımsal olarak özel bir yere sahip. Endonezya’nın kahveyle tanıştığı ilk topraklar burası. Bugün üretimde Sumatra’nın gerisinde kalsa da, Java Estate adıyla bilinen eski devlet çiftliklerinden çıkan Arabica kahveler hâlâ büyük talep görüyor. Batı Java’da ise son yıllarda orman arazilerinin agro-orman sistemlerle değerlendirilmesi sayesinde kahve tarımında yeni bir ivme yakalanmış durumda. Hem doğa korunuyor hem de köylü ekonomisi destekleniyor.
Sulawesi Adası ise daha butik ama karakteri yüksek kahveler sunuyor. Toraja yaylaları, dağlık arazilerde, geleneksel yöntemlerle üretilen Arabica çekirdekleriyle öne çıkıyor. Tat profili genellikle gövdeli, baharatlı ve derin. Bu yüzden specialty kahve meraklılarının gözdesi. Bali’nin Kintamani bölgesi, Flores’in Bajawa’sı, Papua’nın Wamena’sı gibi bölgelerde de dikkat çekici üretimler mevcut. Hatta Sumatra’nın bazı bölgelerinde daha nadir türler olan Liberika ve Excelsa bile yetiştiriliyor.
Gelelim üretim yöntemlerine: Endonezya kahvesinin işlenme biçimi de en az yetiştiği toprak kadar çeşitli. Küçük çiftçilerin çoğu hâlâ geleneksel kuru işleme yöntemini kullanıyor. Yani kahve kirazları güneşte kurutuluyor, ardından dış kabuğu soyuluyor. Ancak Endonezya’ya özgü olan ve kahveye o karakteristik yoğun gövdeyi, topraksı ve baharatlı aromaları veren "giling basah" (yaş öğütme) yöntemi özellikle Sumatra, Sulawesi ve bazı doğu adalarında hâlâ çok yaygın. Bu yöntemle kahve çekirdekleri, kısmen kurutulmuş halde öğütülüyor, bu da aromatik yoğunluk ve düşük asidite sağlıyor.
Modern yıkama (fully washed) yöntemleri ise daha çok devlet çiftliklerinde ve bazı kooperatiflerde kullanılıyor. Java’daki bazı PTPN çiftlikleri bu alanda öne çıkıyor. Son yıllarda özel çiftliklerde deneysel fermantasyon teknikleri – wine coffee, honey process gibi – de denenmeye başlandı. Ve elbette, dünya çapında ün kazanmış ama etik tartışmalarla gölgelenmiş Kopi Luwak üretimi de hâlâ bazı bölgelerde sürüyor.
Verim konusu ise sektörün zayıf karnı. Endonezya’da ortalama verim hâlâ düşük seviyelerde seyrediyor. Bunun başlıca nedenleri arasında yaşlanan kahve ağaçları, düşük kaliteli fidanlar, yetersiz gübre kullanımı ve bakım eksiklikleri var. Çiftçiler çoğunlukla sınırlı kaynaklarla üretim yapıyor, bu da birim alandaki verimi sınırlıyor.
Ama tüm bu zorluklara rağmen Endonezya kahvesi hâlâ dünya pazarında kendine has karakteriyle yer buluyor. Çünkü bu toprakların sunduğu çeşitlilik, sadece coğrafi değil; aynı zamanda damakta hissedilen bir zenginlik. Toprak, iklim, üretim tarzı, insan emeği… Hepsi birleşip her fincanda o uzak adaların ruhunu taşıyor.
Endonezya kahvesi dünya fincanlarında sessiz ama istikrarlı bir yer tutuyor. Ülke, ürettiği kahvenin yaklaşık %60’ını ihraç ediyor. Bu da yılda milyonlarca çuval kahvenin okyanus aşırı yolculuklara çıkması demek. Geri kalan %40 ise iç pazarda tüketiliyor – ki o kısmı bir sonraki bölümde detaylı konuşacağız.
Bugün Endonezya, dünya kahve ihracatında 4. sırada yer alıyor. Brezilya, Vietnam ve Kolombiya gibi devlerin ardından geliyor ama onların gölgesinde kalmadan, kendi dengeli rotasını çiziyor. Öyle ki 2023/24 sezonunda 6,5 milyon çuval kahve ihraç ederek dünya toplamının yaklaşık %5’ini karşıladı.
Kahve, Endonezya için geleneksel olarak döviz kazandıran kalemlerden biri. Tarım sektörünün toplam GSYİH’ye katkısında kahvenin payı hâlâ anlamlı. Ülke için kahve, palmiye yağı ve kauçuktan sonra dördüncü büyük tarımsal ihracat ürünü. 2020’de kahveden elde edilen gelir 822 milyon dolarken, 2022’de bu rakam küresel fiyat artışlarıyla birlikte 1,15 milyar doları geçti. 2024’te sadece yılın ilk 9 ayında 1,49 milyar dolarlık ihracat geliri sağlandı. Yani işin özeti: Endonezya kahvesi, az konuşuluyor ama çok kazandırıyor.
Peki ne satıyorlar? Büyük kısmı işlenmemiş yeşil çekirdek kahve. Robusta burada başı çekiyor. Endonezya, hacim olarak Arabica’dan neredeyse 8 kat daha fazla Robusta ihraç ediyor. Bunun sebebi de üretim dengesinin %75-80 Robusta, %20-25 Arabica şeklinde dağılmış olması. Bu Robusta’lar, dünya genelinde hazır kahve üreticilerinin aradığı düşük asitli çekirdekler olarak büyük talep görüyor.
Ancak işin üzücü yanı da var: Katma değerin çoğu ülke dışında yaratılıyor. Yani Endonezya ham ürünü gönderiyor, kavurma, markalama ve ambalajlama gibi süreçler genellikle ithalatçı ülkelerde yapılıyor. Bu da gelir pastasının büyük diliminin dışarıya gitmesi demek. Halbuki işlenmiş kahve ürünlerinin (kavrulmuş çekirdek, öğütülmüş paketler, hazır içecekler) ihracatını artırarak daha fazla kazanç sağlamak mümkün. Bu alan, Endonezya kahvesinin gelecekteki büyük fırsat penceresi olabilir.
Peki kahve nereye gidiyor? ABD açık ara en büyük müşteri. Onu Hindistan, Mısır, Almanya ve Malezya gibi ülkeler takip ediyor. Özellikle Filipinler gibi bölgesel pazarlar, Endonezya robustasını hazır kahve sektöründe yoğun şekilde kullanıyor. Avrupa’da Almanya ve İtalya espresso harmanlarında bu kahveleri tercih ederken, ABD’de hem büyük zincirler hem de nitelikli kahve ithalatçıları Endonezya’ya ciddi sipariş veriyor.
Ancak bu ihracat hikayesi her zaman istikrarlı değil. İklim krizinin yarattığı dalgalanmalar, üretim miktarını etkiliyor. 2023’te aşırı yağışlar nedeniyle üretim %16,5 azaldı ve bu da ihracatta %23 düşüşe sebep oldu. Fakat ironik biçimde bu daralma, dünya genelinde robusta fiyatlarını %70’e varan oranlarda artırdı. Elinde ürün kalan çiftçi sevindi ama genel tablo, küçük üreticinin kırılganlığını net bir şekilde gösterdi. Çünkü fiyat artışı her zaman üreticiye yansımıyor; genelde aracı kazanıyor, çiftçi ise yine mevsimle kumar oynuyor.
Bu yüzden son yıllarda devlet ve kooperatifler fiyat istikrarı yaratacak adımlar atmaya başladı. Sözleşmeli tarım, çiftçi kooperatifleri, alım garantisi gibi yöntemlerle küçük üreticiler korunmaya çalışılıyor. Kahve, sadece ihracat geliri değil; aynı zamanda kırsalda 1,7 milyon kişinin istihdam kaynağı. Yani mesele sadece ihracat değil, geçim.
Endonezya’da kahve sadece ihraç edilen bir tarım ürünü değil, aynı zamanda yaşayan, nefes alan bir kültür. Ülkede kahve tüketimi son 30 yılda neredeyse dört kat arttı. 1990’larda yıllık sadece 1,5–2 milyon çuval kahve tüketilirken, bugün bu rakam 5 milyon çuvala yaklaşmış durumda. Yani bir zamanlar dış pazar için üreten bir ülke, artık kendi kahvesine de ciddi anlamda âşık.
Bu artışın arkasında büyük bir kültürel dönüşüm var. Endonezya’nın genç, şehirleşen ve sosyal medyayla iç içe yaşayan nüfusu, kahveyi adeta bir yaşam tarzı simgesine dönüştürdü. Son 10-15 yılda büyük şehirlerde kafeler mantar gibi çoğaldı. Uluslararası zincirler (Starbucks, Coffee Bean & Tea Leaf vs.) pazara girerken, yerli markalar da boş durmadı: Kopi Kenangan, Janji Jiwa, Fore gibi zincirler kendi lezzet kimlikleriyle hızlıca yayıldı.
Ve dikkat: Bu markalar, “elit üçüncü dalga” çizgisinde değil. Aksine, "kopi susu" yani sütlü-buzlu kahvelerle daha geniş kitlelere ulaşıyorlar. Uygun fiyatlı, pratik, tatlı kahveler… Yani kahve burada filtreyle v60’la sınırlı değil. Hem sokakta var, hem AVM’de; hem köy kahvesinde var, hem Instagram’da.
Ama sadece modern değil bu kültür. Köklü gelenekler hâlâ yaşıyor. “Kopi tubruk” mesela… Telvesiyle birlikte içilen, sıcak suyla karıştırılan, bizim Türk kahvesine benzeyen bir içim yöntemi. Sabah pirinç tarlasına gitmeden içilen bir yoldaş, akşam misafirle içilen bir sohbet davetiyesi. Her bölgenin kendi içim tarzı var: Aceh’de “kopi sanger”, Yogyakarta’da kızgın kömürle yapılan “kopi joss” gibi efsanevi reçeteler.
Tüketim sadece kafelerde değil, evlerde ve iş yerlerinde de hızla yayılıyor. Özellikle “3’ü 1 arada” hazır kahveler, Endonezya halkının %40’ı tarafından en sık tercih edilen kahve türü olmuş durumda. Pratik, tatlı, sütlü… Yani damak zevkine hitap ediyor. Hatta gelir düzeyi ne olursa olsun, çoğu kişi günlük kahve ihtiyacını bu hazır karışımlarla karşılıyor. Kahve artık bir “lüks” değil; herkesin cebine sığan bir alışkanlık.
Peki bu iç pazar büyürken dış pazarı nasıl etkiliyor? Net bir şekilde söyleyelim: İç tüketim o kadar hızlı büyüyor ki, bazı yıllarda ihracata sunulan kahve miktarı düşüyor. Yani Endonezya artık sadece satan değil, ciddi biçimde de tüketen bir ülke. Hatta bazı kahve türlerinde (özellikle yüksek kaliteli Arabica çekirdeklerinde) ithalatçı konuma bile gelmeye başladı. Etiyopya ve Brezilya’dan getirilen çekirdekler, iç pazardaki artan kalite talebini karşılamak için kullanılıyor.
Üstelik bu tüketim artışı yatırım da çekiyor. Nestlé gibi devler Endonezya’da hazır kahve üretim tesisleri kuruyor. Büyük iç pazar, uluslararası markalar için yeni savaş alanı hâline gelmiş durumda.
Sonuç olarak: Endonezya kahve kültürü hem geleneksel hem modern, hem yerel hem küresel. Warung’da (sokak tezgâhında) içilen bir tubruk da bu kültürün parçası, bir alışveriş merkezindeki zincir mağazadan alınan iced latte de. Her biri farklı ama aynı toprağın sesi. Kahve, burada sadece bir içecek değil; bir kimlik ifadesi, bir gündelik yaşam pratiği, bir sosyalleşme aracı.
Sonuç? Endonezya kahvesi hâlâ dünya pazarında “sakin güç” rolünü oynuyor. Ama bu gücün sürdürülebilir olması için katma değerli üretim, iç pazar entegrasyonu ve çiftçi refahına odaklanan yapısal dönüşümler şart.
Dünya kahve endüstrisi, sahneye dev oyuncularla çıkar: Brezilya hacmiyle, Kolombiya kalitesiyle, Vietnam ise verimliliğiyle bu sahnenin yıldızlarıdır. Endonezya ise biraz sessiz, ama çok stratejik bir oyuncu. Belki sahnenin ortasında değil, ama ışıklar söndüğünde oyunun nereye evrileceğini belirleyenlerden biri.
Brezilya yılda 3,7–4 milyon ton kahve üretirken, Endonezya 650 bin tonla dördüncü sırada. Ama mesele sadece hacim değil. Endonezya, hem Arabica hem de Robusta üretebilen az sayıdaki ülkeden biri. Ve bu çeşitlilik, onun asıl gücü. Sumatra’dan gelen Robusta’yla hazır kahve sektörünü besliyor, Toraja’dan çıkan Arabica’yla nitelikli kahve menülerine giriyor. Hem endüstriyel tedarikçi, hem gurme kaynağı.
Ama bir sorun var: Verimlilik. Brezilya ve Vietnam, yüksek teknoloji ve planlı tarımla ton başına üretimde fark atıyor. Vietnam’da sulama, gübreleme, yoğun dikim sistematik bir şekilde uygulanıyor. Endonezya’da ise tablo daha dağınık. Üretimin %98’i küçük çiftçilerin elinde. Her biri farklı yöntem, farklı ölçek, farklı bakım düzeyi. Bu da yıllık dalgalanmalara, kalite ve arz dengesizliğine neden oluyor. Verim, potansiyelin çok altında.
Bu farkı kapatmak için devlet devreye girmiş durumda. Daha verimli fide türleri dağıtılıyor, hasat sonrası işleme merkezleri kuruluyor, iyi tarım uygulamaları teşvik ediliyor. Ama bunlar uzun vadeli işler. Üretimin yaşlandığı, bakımın yetersiz kaldığı, gençlerin tarımdan kaçtığı bir ortamda bu hedeflere ulaşmak kolay değil.
Peki avantaj ne? Endonezya’nın en büyük kozu: Tat profili çeşitliliği. Mocha, tütün, toprak, baharat, çikolata, floral… Her bölge başka bir karakter. Bu da onu “tek tip üretici” değil, “çok tatlı hikâye anlatıcısı” yapıyor. Sumatra Mandheling, Gayo, Toraja Kalosi gibi coğrafi işaretli kahveler, dünya pazarında birer imza hâline geliyor.
Bu marka çalışmaları da boş değil. 50’den fazla coğrafi işaretli kahve, kaliteyi bölgeyle özdeşleştirme çabasının ürünü. Specialty Coffee Association of Indonesia (SCAI), üreticiden kavurucuya tüm zincirde kalite bilincini yaymak için aktif. Her yıl tadım etkinlikleri, fuarlar, yarışmalar düzenleniyor. Yani yalnızca üretmek değil, anlatmak da hedefleniyor.
Ve bir diğer önemli başlık: sürdürülebilirlik. İklim değişikliği Endonezya’yı da vuruyor. Aşırı yağış, çiçeklenme dönemini baltalıyor; kuraklık, meyve verimini düşürüyor. Arabica’nın yetiştiği rakımlar yukarı kayıyor. Buna karşılık Endonezya Tarım Bakanlığı ve araştırma kurumları yeni iklime dayanıklı türler geliştiriyor. Brocap tuzaklarından gölge tarımına kadar birçok teknik deneniyor. UNDP, Rainforest Alliance gibi uluslararası kuruluşlar da bu çabaya destek veriyor.
Kısacası Endonezya, büyük üreticilerle hacim yarışına girmektense, özgünlüğünü ve çeşitliliğini ön plana çıkaran bir stratejiyle ilerliyor. Doğru yapılan her yatırım, onu bir adım daha öne taşıyor. Hem Robusta tarafında güvenilir bir kaynak, hem de Arabica tarafında egzotik bir anlatıcı olmaya devam ediyor.
Endonezya kahvesi… Bir yönüyle tropik bir ürün, bir tarım verisi, bir ihracat kalemi. Ama aslında bundan çok daha fazlası. O, sömürgecilikten bağımsızlığa, kıtlıktan çeşitliliğe, telveden aroma notalarına uzanan bir hikâyenin taşıyıcısı. Yani sadece bir içecek değil; tarih, emek, coğrafya ve kültürün damıtılmış hali.
18. yüzyılda Avrupa’nın kahveyle tanıştığı topraklardan biri olan bu ülke, bugün hem dünyanın en büyük üreticilerinden biri hem de kendi içinde devinen, büyüyen bir tüketim pazarına sahip. Küresel ölçekte %5’lik üretim payıyla dört büyük üreticiden biri. Ama bu hikâye tonajdan ibaret değil.
Endonezya’nın gücü, çeşitliliğinde. Gayo’nun floral tonlarından Toraja’nın baharatlı gövdesine, Mandheling’in topraksı yapısından Java Estate’in klasik profiline kadar her fincan, ayrı bir coğrafyanın sesini taşıyor. Bu ses, ne kadar iyi duyulursa, dünya kahve sahnesinde Endonezya’nın yeri o kadar güçleniyor.
Elbette bu yol düz değil. Verim düşük, altyapı eksik, iklim krizi pusuda. Ama tam da bu yüzden ülke, sadece üretimi değil stratejiyi de yeniden şekillendiriyor. Küçük çiftçiyi destekleyen politikalar, yeni fidanlar, coğrafi işaretler, iç pazara dönük yatırımlar ve hikâyesi olan kahveler… Bunların hepsi, bu büyük mirası geleceğe taşımak için atılan adımlar.
Tetra N Roastery olarak, biz bu hikâyeye kulak veriyoruz. Endonezya’dan gelen her çekirdeği sadece kavurmuyoruz; onun geldiği toprağı, üreticisini, geçmişini ve potansiyelini de önemsiyoruz. Çünkü iyi kahve sadece lezzetli değil; anlamlı olandır.
FAO. (2023). Adverse climatic conditions drive coffee prices to highest level in years. https://www.fao.org/newsroom/detail/adverse-climatic-conditions-drive-coffee-prices-to-highest-level-in-years/en
Indonesia Investments. (2024). Coffee in Indonesia. https://www.indonesia-investments.com/business/commodities/coffee/item186
USDA Foreign Agricultural Service (FAS). (2024). Coffee: World Markets and Trade. https://apps.fas.usda.gov/psdonline/circulars/coffee.pdf
World Coffee Research. (2024). Indonesia Country Profile. https://worldcoffeeresearch.org/focus-countries/indonesia
FFTC Agricultural Policy Platform (ap.fftc.org.tw). (2023). Coffee production, value chain, and policies in Indonesia. https://ap.fftc.org.tw/article/3465
The Investor Vietnam. (2024). Indonesia eyes to become world’s second biggest coffee producer. https://theinvestor.vn/indonesia-eyes-to-become-worlds-second-biggest-coffee-producer-d15714.html
Snapcart Global. (2023). Indonesia’s Coffee Consumption Trends. https://snapcart.global/indonesias-coffee-consumption-trends-in-2023
Sprudge Special Projects. (2023). Inside Indonesia’s exploding coffee culture. https://specialprojects.sprudge.com